Türküleri sever misiniz bilmem ama, bizi bize anlatmanın en güzel yoludur Türkülerimiz. Size tavsiyem odur ki söyleşimizi okurken, aşağıya sözlerini yazdığım nefis Tokat Türküsü’nü dinleyin. Çok seveceksiniz. Demedi demeyin.
“Başındaki yazmayı da
Sarıya mı boyadın?
Neden sarardın soldun da
Sevdaya mı uğradın?”
Tokat’tan Mı Geliyon Da
Yar Sen Almus’lu Musun?
Ben Sana Varacağım Da
Söyle Namuslu Musun?
İçliğimin Yakası Da
Sıra Sıra Nakış Yar
Gurban Olam Boyuna Da
O Ne Biçim Bakış Yar
Yola Yolladım Seni De
Yollar Yormasın Seni
Hızır Elinden Tutsun Da
Bana Yollasın Seni
Türk El Sanatları içinde çit, yemeni, çevre, çember deyimleri ile tanıdığımız yazma, yıllar boyunca kadınlarımızın başörtüsü olmuş. Türkülere ve manilere konu olan yazma, bir Almus türküsünde sarı rengi ile dikkat çekerken, bir maninin sözlerinde desen ve çiçekleri ile dile gelmiş.
Bakalım bugün Geleneksel Tokat Yazmacılığı El Baskı ve Kalıp Ustası Emel Ardahanlı bize neler anlatacak:
Yazmalardaki motiflerin, desenlerin dili olsaydı bize neler söylerdi?
Geleneksel Tokat Yazmacılığı ustası olduğum için Tokat desenlerinin dışında çok çalışmıyorum. Desenlerimin hepsi Tokat Yazma desenleridir. Tokat’ta o yıllarda bağ bahçe yeşillik çok olduğu için desenler daha çok meyve çiçek yoğunluktadır. Tokat’ın üzümü ve yaprağı meşhurdur Asma Yaprağı diye desenimiz vardır. Tokat Üzümlüsü, Tokat Elmalısı, Kuşburnu, Tokat Beşlisi, Purket, Horoz Kuyruğu, Püskül, Hamamiye vb.
Hamamiye çok sevdiğim bir desendir, genellikle dikdörtgen hazırlanır, komşudan komşuya geçerken kadınlar başlarına örterler. Bir de hamamda (Tokat’ta hamamlar Osmanlı’dan beri meşhurdur) peştemal gibi kullanılır. Tokat Elmalısı daha çok Zile yöresinde kullanılır. Elmalı bütünse gelinlik kızlar için, yarım yarım ise dul kalan kadınlar için kullanılır. Tokat Üzümlüsü de çok güzel bir desendir çiçeklerin arasına bir üzüm salkımı yerleşmiştir.
Tokat Çengelköy diye de bir desenimiz var, Çengelköy İstanbul’dur ama Tokat’ta kullanılır. İstanbul yazmacılığı için Osmanlı’da Tokat’tan Ermeni Ustalar İstanbul’a gitmiş Kandilli Çengelköy taraflarında yeni ustalar yetiştirip Tokat’a dönmüşler diye anlatılır ama İstanbul Yazmacıları bunu kabul etmez niyeyse. 21 Şubat Pazar günü saat 15.00-16.00 arası Ustamla benim instagram hesabımda canlı yayınla bu desenleri anlatacağınız, bilginiz olsun.
Tokat kızı motifine bayıldım. Kaç çeşit motifimiz, desenimiz var, isimleri nelerdir? Hepsinin bir hikayesi var mıdır? Biraz onlardan bahseder misiniz?
Tokat Kızı benim de çok sevdiğim bir desendir, belli bir hikayesi yoktur ama Tokat’ta bağda bahçede kadınlar çok çalışır (Anadolu’nun her yerinde olduğu gibi) Tokat kızı da omzunda üzüm hevenkleri taşır, 5 bine yakın yazma desenimizin olduğu söyleniyor. Benim el kitabım Tokatlı Gazi Osman Paşa Üniversitesi Öğretim Görevlisi rahmetli Kemal Türker’in Tokat Ağaç Baskı Kitabı’dır, öğrencilerime de o kitabı kullandırıyorum.
Yazmalarımızda kullanılan renklerin bir mesajı var mı bize?
Geleneksel yazmacılıkta esas olan üç renktir öyle rengarenk karmaşık renkler yoktur. Sarı yeşil kırmızı gibi. Çok renklilik Tokat Çengelköy, Tokat Üzümlüsü, Hamamiye gibi kalıplarda görülür. Yazmaların kendi renkleri kenarlarındaki oyaları ile durumlarımıza göre kullanım değişir. Anadolu’nun hemen hemen her yöresinde vardır bu değil mi?
Tokat yazmacılığını kimden öğrendiniz? Biraz ustanızdan bahsetmek ister misiniz?
Tokat Yazmacılığı’nı Ustam Atıf Arpacıoğlu’ndan öğrendim. Aslında eşimin Tokatlı olması benim şansım. Aile büyüklerimiz kardeşlerimiz Tokat’ta yaşadıkları için yılda en az dört beş kere Tokat’a gideriz. Bankada çalışıyordum ama izinlerde Tokat’a gittiğimiz de hemen Atıf’ın atölyesine giderdim emekli olunca da 1997 yılında beni artık yetiştir dedim ustama. Atıf 46 yaşında benden küçük ama ben onun elini öperim. Abla kardeş gibiyiz. Arpacıoğlu Yazmacılık köklü bir ailedir. Babaları Sebati Usta, Ahmet, Atıf ve Osman kardeşler. Sebati Ustam beni de 4. kuşak Arpacıoğlu olarak aileye dahil etti. Onur ve gurur duyarım. İcazetli ustalardanım yani. Atıf çocukluktan beri yazmacılık sanatı ile içiçe. Amcalar, baba hep beraber çalışmışlar. Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin bir yazmacılık çalıştayında Yazmalardaki El İzleri sempozyumunda ustamı ve babasını Sebati ustası anlatmıştım, KTÜ yayınlarında kitap haline getirildi. Eğitimlerimde kalıp oyma ünitesini hep ustamla başlarım Tokat’tan davet ederiz, gelirken ağaçlarımızı bıçaklarımızı da getirir bir hafta İzmir’de konuğumuz olur, kalıp oymayı onunla başlarız. Bu benim ustama saygımdır.
Öğrendiğiniz bu harika sanatı tüm dünyaya anlatma çabanızı görüyorum. Özellikle kadın yaşamına dokunuyor, izler bırakıyorsunuz? Bu konuda bize neler söyleyeceksiniz?
Bugün eline iki kalıp alan yazmacıyım diye çıkıyor ortaya. Bir iki workshopa katılıyor Kastamonu’dan cnc kalıp alıyor bir de tekstil boyası kumaşa baskı yapıyor oluyor usta. Ben geleneksel olarak ustamdan öğrendim geleneksel öğretiyorum. Ve eğitimlerimde ilk kuralım ”ben böyle öğrendim size de böyle öğretiyorum öğrendiğiniz şekilde devam edecekseniz buradayım yoksa hiç başlamayalım” diyorum. Gelenekseli öğrenmek ilk başta hoşlarına gidiyor öğreniyorlar da, ama günümüz akımına uymadan da duramıyorlar. Fark ettiklerime desteğimi çekiyorum. Katıyım bu konuda. Günümüz şartlarına ayak uyduruyorlar ticari kafa girince işin rengi değişiyor. Ama bilen devam ediyor ki bu grup daha çok, sevindirici değil mi? Bir anımı anlatacağım size, Urla Enginar Festivali, pandemi öncesi çok meşhurdu duymuşsunuzdur. Öğrencilerim orada stand açmışlardı. Tabii kumaşa baskı yapan çok olduğu için bir sürü stant da vardı. Ziyaretlerine gittiğimde hiç unutmuyorum şöyle demişlerdi: ”Standınız çok güzel, geleneksel çalışıyorsunuz değil mi? Emel Hoca’nın öğrencisiyiz dediklerinde, “geleneksel çalışan ender ustalardan” çok şanslısınız bunu duymak çok güzeldi. Yaşatmak için daha çok insana ulaşıp sanatın aslını öğretmek için çabalıyorum.
Anadolu’da kaybolmaya yüz tutmuş bu geleneksel tekstil baskı sanatının yaşatılması için neler yapılabilir?
Gelenekseli bozmadan günümüze uyarlamayı seviyorum, yazmacılık denince sadece masa örtüsü yemeni kıyafet olmamalı diye düşünüyorum. Günümüz de kullanım eşyalarında bir aynada bir lamba da neden olmasın. Bu çalışmalarım çok beğeniliyor hele ki Tokat’ta. Son iki yıldır Şehir Müzesi’nde oldukça ses getiren sergiler açıyorum haddime değil ama orada çalışanlara örnek olmaya çalışıyorum olduğuma da inanıyorum. Tokat’ta yazma ustaları tarafından da kabul edildim onların ablasıyım. Bir de sergi festival için gittiğim şehirlerde oranın kültürü ile birleştirmeyi de seviyorum. Örneğin Gaziantep Zeugma, Akşehir Nasrettin Hoca gibi, Tokat desenleri ile birleştirip çalıştım çok ilgi gördü. Ve hala kendimi eksik görüyorum Ustamın dediği gibi ”çiğitten (çekirdek) yetişmeyiz ama daha çok eksiğimiz var.”
Zengin ve köklü kültüre sahip Anadolu’nun girişimci kadınlarına önerileriniz nelerdir?
Anadolu’nun kadını çalışkandır yaratıcıdır üreticidir. Gelenekseli bırakmadan, öğrenmek, üretmek, üretmek. Bunun için gençlere çok iş düşüyor. Gençlere ulaşıp onları yetiştirmek istiyorum ama eğitim sistemimiz malum. Umudumu kaybetmiyorum bir gün kesinlikle gençler de el atacak. İlginiz için çok teşekkür ederim. Yazmacılık selamı ile Elvanlı Günler Diliyorum.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Yazmacılık sanatı benim artık yaşam biçimim oldu. Bu yolda desteklerini hiç eksik etmeyen eşim oğlum ve aileme sonsuz teşekkürler. Yazmacılık sanatını öğreten hala da öğretmeye devam eden ustam Atıf Arpacıoğlu’na, beni aralarına alan bir kardeş abla bilen Tokatlı bütün yazma ustalarıma, sergilerim için Tokat için sonsuz yardımcı olan Tokat Valisi Sayın Dr. Ozan Balcı, Tokat Belediye Başkanı Sayın Eyüp Eroğlu, Tokat İl Kültür Turizm Müdürü Sayın Adem Çakır, Tokat Şehir Müzesi Müdürü Sayın Hasan Erdem’e destekleri için çok teşekkürler.