-Niye geldiniz kiii, niye geldiniz bu eve?: Sabah kapısını çalan askerleri gören; evladı askerde olan annenin feryadı yükseldi. ‘Neden geldiniz ki bu eve, gelmeyin, nolur gidin bu evden!’ diyen anne, o bayraklı arabayı ve üniformalı ekibi evde görmeyince oğlunun şehit olduğu haberini hiç almayacakmış, yanlış geldik deseler canına kavuşacakmış gibi bağırıyordu:- nolur gidin, gelmeyin bu eve!
-Kamışlı’da petrol var mı?: Evet İdlib’de 36 şehit verdik, Rusya’ya sordum, peki orda sizin ne işiniz vardı dedim. Akşam Trump sordu Putin’in derdi ne diye; Kamışlı’da bir petrol olayı var dedim; Kamışlı’da petrol var mı dedi; Deyrizor kadar değil dedim, hahahaaaaa!!
-Nolur bakın tabuta, belki nefes alıyordur canım: Karnında dört aylık yavrusuyla, canının yarısı; doğacak çocuğunun babasının eli kanlı katiller arasına gönderilip bilmediği bir sebep uğruna öldürülmesine inanamayan eş söylüyor: Nolur şehit tabutuna bir daha bakın, belki nefes alıyordur yiğidim, nolur bakın!
-Her şey Gezi olaylarıyla başladı, 15 Temmuz olaylarıyla devam etti; camilerimiz bombalandı, bira şişelerini topladığımız dönem……. Evet İdlib’de 36 şehidimiz var…… Ama ekonominiz kötü diyenlere inat yılı yüzde 1 lik büyümeyle kapattık, bu yıl Ocak ayı satın alma endeksi arttı, konut ve otomobil satışımız arttı. Şubat ayında ekonomik güven endeksi yüzde 97’lerdedir!!
-Anne ben çok üşüyorum, neden evimize gitmiyoruz, hani yeni evimiz güzel olacaktı?: Edirne’de sınır kapısında bekletilen, gaz bombası atılan, dövülen mültecilerin soğuktan tir tir titreyen küçük kızı söylüyor.
-Dönerlerse de almayalım, yeter artık yaaa, bizim evlatlarımız onların ülkesinde savaşsın ölsün, onlar buraya kaçıp her türlü imkanla yaşasın, ilk fırsat bulduğunda da koşarak Avrupa’ya kaçsın. Kim alır ki bunları; Avrupa bizim gibi salak mı; içeri koymazlar; biz de almayalım; naaparlarsa yapsınlar?!!
-Almanya mülteciler için 25 milyon avro ödeyecekti, sonra sesleri çıkmayınca dedim ben kapıları açayım, siz alın bunları, size gönderelim, biz size 100 milyon Avro verelim, ha ha haaa…
-Gözlem bölgesinde değilseniz, rejimle savaşan muhaliflerin yanında iseniz, yerinizi soran Ruslara Soçi Anlaşması’nı bozmamak için yalan söyleyip ‘orada yokuz’ dersiniz, onlar da muhalifleri bombalıyoruz diye saldırırlar; bir yalan yüzlerce şehide sebep olur…
-Baba her yandan bombalıyorlar, girdiğimiz her evi tepemize yıkıyolar, olur da bombalama durdu, yer değiştirebildik, belki yaşıyoruz ama sığındığımız ev genelde bize mezar oluyor; ben de şehit olacağım gibi baba; hakkınızı helal edin, nolur annem de sen de çok üzülmeyin olur mu…
-Mültecilerde çocuklar var diyorsunuz, onlara acıyın diyorsunuz da; ana babaları acımamış, savaştan kaçıp sığındığı yerde 5 çocuk yapmışsa; ben niye acıyayım. Benim çocuğumu kim düşünecek, benim evladımı savaşta kim koruyacak??
-O helikopter sesi var ya; operasyonda bir asker için en güzel sestir, açılan ateşi kobralar susturacak diye duyduğumuz umudun sesidir, hava desteği savaşanın en büyük güvencesidir. Hava desteksiz çıkılan savaşta askerin sonu sadece duaya kalır…
-Suriye’den ilk buraya göç ettiğimizde şartlarımız daha iyiydi, vatandaşlık hakkı verilince herşeye para öder olduk, paramız yetmemeye başladı, burda geçim zor artık; Avrupa’ya gitmek istiyoruz.
-Şehitler Tepesi boş değildir, boş kalmayacak!!
-Yavrum, kara gözlüm, nasıl kıydılar benim yavruma, mis kokulum, ömrüm, ben sensiz yaşayamam ki evladım, çok yakında geleceğim yanına, ayağına taş değdirtmedim ben; bunu nasıl yaptılar sana be kuzum!
Öyle bir dönemden geçiyor ki sevgili ülkem; sussan yüreğin durmaz, konuşsan yürekler dayanmaz!
Her yandan ayrı bir ses yükseliyor; herkes öyle dolu ki, öfkeler yer değiştiriyor, memleketin içi, sınır ötesi, sınır; her yerde insanlık ölüyor; insan insanı öldürüyor; dünyanın sonunu yine insan getiriyor.
Emperyalizmin yerle yeksân ettiği dünyada, olan hep masumlara oluyor; fillerin tepişmesi bitmiyor; hırsları tükenmiyor; yıllarca önceden yazılan senaryo oynanırken biz figüran bile değil, ancak ezilen çimen oluyoruz.
Kimi evladımız başka ülkede parçalara ayrılıyor, kimi doğuştan şanssız yavrunun cesedi kıyılara vuruyor.
Ve dünyanın sonunu, insanlıktan çıkan ‘insan’ getiriyor…
Yazıma yıllar önce milletin semalarında yükselen Mustafa Kemal’in ‘5 dış politika’ sözüyle son vermek istiyorum:
-Komşularımızın içişlerine karışmayın!
-Rusya’yı tahrik etmeyin, güvenmeyin!
-Arap ülkeleriyle tarihi, sosyal, kültürel ilişkilerinizi geliştirin ama aralarındaki anlaşmazlıklara karışmayın!
-Sormadan akıl vermeyin.
-Batı kültürünü benimseyin, ama onların emperyalist emellerine âlet olmayın.
Keşke, keşke Paşam keşke…