Artık hepimiz, bilimin yaşamımız için ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Dünyanın bilime, bilimin kadınlara ihtiyacı var, şimdi her zamankinden daha fazla! Bilimde cinsiyet eşitliğini desteklemek ve rol modeller oluşturmak amacıyla L’Oréal Türkiye’nin UNESCO iş birliğiyle 18 yıldır hayata geçirdiği “Bilim Kadınları İçin” programı, her yıl 250’den fazla yetenekli genç ve yetenekli bilim kadınını destekliyor. 5 kıtadan seçkin kadın araştırmacılar, program sayesinde aldıkları destekle bilimsel kariyerlerini sürdürüyor ve dünyayı değiştirmeye yardımcı olacak keşifler yapıyor. Global ölçekte şu ana kadar destek alan bilim kadını sayısı 3400’e ulaştı. Bu yıl Türkiye’den 6 bilim kadınının layık görüldüğü programda ödül alan isimlerden biri de Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Biyoinformatik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. İdil Yet. Şimdi sizleri kendisiyle yaptığımız söyleşiyle başbaşa bırakıyoruz:
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
İsmim İdil Yet. 2017 yılının Kasım ayından bu yana Hacettepe Üniversitesi bünyesinde görev yapıyorum. Bilim Kadınları İçin programından destek kazanan araştırmam, “Bayes Ağlarını Kullanarak Karaciğer Kanserinin Tekil Hücresinin Omikler Arasındaki İlişkisinin Belirlenmesi” ismini taşıyor.
Başarı hikayenizi kısaca anlatabilir misiniz?
Lisans eğitimimi Başkent Üniversitesi İstatistik ve Bilgisayar Bilimlerinde bitirdim. Yüksek lisansımı ODTÜ Sağlık Bilişimi Anabilim Dalında yaptım. Pfizer bursunu kazanarak dünyada ilk 100 üniversite içinde olan King’s College London Üniversitesi’ne doktora eğitimi kapsamında ikizler üzerinde genomik, metabolomik ve epigenetik çalışmalar yapmak için gittim. Doktora sonrası araştırmamı ODTÜ Biyolojik Bilimler Bölümünde alzheimer hastalığına bağlı anöplodi bulunması üzerine yaptım.
Bağlı olarak çalıştığınız üniversitenin ismi? Biriminiz? Unvanınız nedir?
Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Biyoinformatik Anabilim Dalı, Dr. Öğretim Üyesi olarak görev yapıyorum.
Çalışmakta olduğunuz bilim alanını ve niçin bu alanda çalışmayı seçtiğinizi birkaç satırla açıklar mısınız?
İstatistik ve bilgisayar programlama öğrendikten sonra hep büyük veriyle uğraşmak ve veriyi işlemek aklımda vardı. Ayrıca, lise dönemlerimden beri tıp ve biyolojiye ilgi duyuyordum. Biyoinformatik bu üçünü harmanlayıp birleştiriyor ve hesaplamalı biyoloji çalışmamı sağlıyor.
Araştırmanızın sonunda hangi sorunu çözmeyi hedefliyorsunuz? Bunun neden önemli olduğunu düşünüyorsunuz?
Çalışma kapsamında öncelikle, tek hücre dizileme yöntemiyle üretilmiş omiklerin birleştirilmesi için bir yöntem geliştirilecek. Bu yeni yöntem, kansere dönük özellikle önleme, erken teşhis ve tedaviler açısından değerli sonuçlar üretecek. Bu yöntemin karaciğer kanseri etiyolojisinin anlaşılmasına önemli katkıda bulunabileceğini düşünüyorum.
Yaptığınız araştırma, topluma hangi yönleri ile nasıl bir katkı sağlayacak?
Kanser dünyada ve ülkemizde önde gelen ölüm sebeplerinden biri… Bu sebeple, kanser üzerine yapılan çalışmalar hem dünyada sıcak bir konu olarak gündemde yer alıyor hem de ülkemizin öncelikli araştırma hedefleri arasında bulunuyor. Kanser tedavisi için yeni yaklaşımlar ve biyoinformatik yöntemlerinin geliştirilmesine ihtiyaç duyuluyor. Bu yöntem de bunlardan biri olacaktır.
Benzer araştırmaların dünyada geldiği nokta nedir? Araştırmanız dünyada bir ilk mi olacak?
Omiklerin tek başlarına ayrı ayrı çalışılmaları, kompleks hastalık ve özellikle kansere yönelik biyo-belirteçlerin bulunmasını güçleştiriyor. Bu karmaşık biyolojik sürecin aydınlatılması için çeşitli omiklerin birlikte analiz edilmesine ancak son yıllarda başlandı. Birleştirme işlemi için regresyon, faktör analizleri ve makine öğrenmesi gibi çeşitli algoritmaları ve yöntemleri içeren yazılımlar geliştiriliyor. Benzer geliştirilmiş yöntemlerle daha çok omiklerin ikili gruplar halinde modellenme çalışılması ve hastalıkların alt gruplarını belirlemeye ve hastalık hakkında bilgi edinilmeye yönelik araştırmalar yapıldı. Oysa mekanizmaların anlaşılması ve biyo-belirteç belirlenmesi açısından olabildiğince omik verisinin birleştirilmesi ve özellikle genom, transktiptom ve epigenom düzeyinde üretilmiş omik verilerinin aynı anda modellenmesi sistem biyolojisi açısından önem arz ediyor. Bayes ağları bu analiz için uygun bir ortam sunuyor. Bayes ağları çoklu faktörler arasındaki rassal ilişkilerin veriden öğrenilmesine uygun bir ortam sunan bir olasılıksal modelleme aracı ve çoklu omik verilerin birlikte analizi için uygun bir ortam sunuyor. Bayes ağları ile çoklu omik analizine olanak sağlayan yöntem ve araçların geliştirilmesi, omikler arasındaki ilişkilerin anlaşılmasına özgün katkılar yapacaktır.
Uygulamaya ne zaman geçebileceğinizi düşünüyorsunuz?
Bu çalışmada, erişime açık tekil hücre yöntemiyle dizilenmiş çoklu omik verisi kullanılacak. Bu yüzden en kısa zamanda veriyi indirip işlemeye başlayacağım.
Bir bilim kadını olarak profesyonel hayatınızda zorluklarla karşılaştınız mı, bunlar nedir, nasıl üstesinden geldiniz?
Mesleki olarak bilimsel üretimi ülkemizde yapmaya çalışmak çeşitli zorluklar getirdi diyebilirim. Fakat tez danışmanlarımın ve müdürlerimin hep güçlü ve başarılı kadınlar olmaları bana ilham verdi. Benim de çalışkan bir bilim kadını olabilmemi ve engel tanımamamı sağladı diyebilirim.
Bilimsel eğitim: sizce bugün bilim, genç öğrenciler için yeterince çekici ve tercih edilebilir bir meslek mi?
İnsanlığa fayda sağlamak, hayallerinin peşinde sonuna kadar gitmek ve bu hayalleri gerçekleştirdikçe test edecek yeni hayaller bulup onları başarmak, genç nesiller için hep çekici olacaktır. Birçok örnek verilebilir ama özellikle dünyanın 2020’de yaşadığı Covid-19 hastalığına bağlı pandemi, insanlığın bilime bakış açısını tamamen değiştirdi ve popüler yaptı diyebilirim. Şu anki durum da bilimin koronavirüsü yenmek ve daha nice problemler için tek çözüm olduğunu gösteriyor. Ben de üniversitemizde çok sayıda öğrencinin hesaplamalı biyoloji ve biyoinformatik alanına ilgi duyması için çalışma yürütüyorum. Üye olduğum Ekoloji ve Evrimsel Biyoloji Derneği, sadece lisans düzeyinde değil ortaokul ve liseleri de kapsayan, özellikle evrim alanında verdiği eğitimlerle öğrencileri bilime çekmeye çalışıyor.
Türkiye’de ve dünyada bilimin ve bilim alanında çalışanların desteklenmesi açısından karşılaştırma yaptığınızda, ülkemiz açısından öne çıkan ilk üç önemli avantaj ve dezavantajı söyleyebilir misiniz?
Bilimin ve bilim alanında çalışanların desteklenmesi açısından avantajlar
1) Türkiye’de üst düzey bilimsel eğitim veren ve bilimsel çıktı açısından yurtdışındaki üniversitelerden farkı olmayan üniversitelerimiz var.
2) Türkiye’nin bulunduğu coğrafya açısından çok çeşitli veriler elde edebiliyoruz. Örnek vermek gerekirse, nadir hastalık alanında mesela dünyada gösterilen gözde referans merkezlerinden biri üniversitemizde…
3) Türkiye’de birçok üniversitenin sağladığı hayat boyu kalıcı kadro olanakları, bilim insanlarının hayat kaygısını azaltıp sadece bilime odaklanmalarını sağlıyor.
Dezavantajlar
1) Türkiye’de bilimsel ekipmana erişim zor olabiliyor (döviz kuruna bağlı sarf malzemesi ve ekipman) ve yine döviz kuruna bağlı bir çok önde gelen konferansa katılım zorluğu yaşanabiliyor.
2) Türkiye’de iş kaygısı sebebiyle iyi öğrencilerin lisans tercihleri sırasında tıp ve mühendislik alanlarını daha çok tercih etmesi.
3) Türkiye’de akademisyen ve lisansüstü seviyede öğrenci hareketliliğinin üniversiteler arası az olması, bilimin paylaşılmasını ve ilerlemesini sınırlaması.
L’Oréal Türkiye’nin “Bilim Kadınları İçin” programını nasıl duydunuz? Burslar hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu ödül çalışmalarınıza nasıl destek olacak? Araştırmanızı sürdürmenizde size ciddi bir açılım sağlayacak mı?
Sosyal medya aracılığıyla duydum. Benim duyduğum; kadınları destekleyen ilk ödül ve bu yüzden kazanmış olmaktan çok mutluyum, teşekkür ederim. Laboratuvarımın başlangıç projesi olarak planlanmış bu projenin, daha sonraki aşamalarda omik birleştirme yöntemlerinin başka veri setleriyle ve daha birçok eklenen omik ile geliştirilmesi (metabolomik, proteomik), biyo-belirteçlerin belirlenmesi, yolak analizlerinin gerçekleştirilmesinin sağlanmasında rol oynayacağı düşünüyorum.