Merhaba yeni güne, yeni haftaya…

İnşallah iyidir benim kadar sizin de havalarınız.

Gerçi bir aydır manasız baş ağrısı çekiyorum.

Hastaneye gittim bazı tahliller yapıldı, neyseki ölünceye kadar yaşayacakmışım.

Bunu da öğrenince keyfim bir yerine geldi sormayın, umursamayacağım dedim şu zalım baş ağrısını.

Klavyeyi kattım önüme bu kez burnumda buram buram tüten canım memleketimi dökmek istedim satırlara.

Sizlerin kara elmas bildiği, benim için kelebeğin rüyalarındaki şehir olan Zonguldak’ımdan bahsedeceğim bu kez.

Hazırsanız kelebeğin kanatlarına takılın benimle uçuşa geçin derim.

Karadeniz’in en batısında duran şirin bir kasaba edasındadır benim memleketim.

Şehirleşmeyi unutmuş ama iyi ki unutmuş ya da unutulmuş dediğimiz yerdir.

Sorduğunuzda aman hiç değişmedi, aynı geri kalmışlığıyla durduğu yerde duruyor diye hayıflandığımız aslında anlatırsak büyüsü bozulur, göze gelir diye sakındığımız şehirdir Zonguldak.

İnsanına ekmek yedirdiği kömüründen kara elmas diye bilinse de tam masasıyla mavi yakut, yeşil zümrüttür Zonguldak.

Doğasıyla bir madendir aslında.

Gazi Paşa Caddesi, Kordonu, Liman Arkası, Feneri, Aşıklar Tepesi ve daha niceleri…

50 yıl önce nasılsa bugün de aynı doğasıyla insana huzur aşılamaya devam etmektedir.

Olmazsa olmaz geçiş güzergahı Gazi Paşa Caddesi tarihin izlerini taşır.

Ne grevlere, ne taraftar yürüyüşlerine şahit olmuştur bir bilseniz.

Karşılıklı mağazaların arasında yürürken ayak sesinizi duyarsınız.

Kısacıktır yolu ama kaldırımlarındaki hikayeler çok uzundur.

Bir madenci şehri olmanın gaffurluğunu taşır.

Caddenin büyüsüne kendinizi bırakır, siyah beyaz bir resmin içinde gibi hissedersiniz.

Her sahil kentinin bir kordonu vardır elbet ama memleketim diye söylemiyorum bizimki bir başka. Bazen koca koca gemilerin heybetini, bazense bir kayığın dalga eşliğinde süzülüşünü, bazen martıların simit kapma yarışlarını, bazen yalnızca ufku sunar misafirlerine.

Ama öyle dinlendirir ki bazen yalnızca bir simit bir çayla günün kapanışını yaparsınız, bazen gün yeni yeni aydınlanırken sabah yürüyüşünüzü.

Öyle çay 5 lira, kahve 10 lira falan da değildir hani, bizim esnafımız bilir insanının durumunu. Yediğiniz, içtiğiniz de cebinize göredir.

“Paran yoksa canın sağ olsun” diyeni çoktur. Zar sesleri birbirine karışır. 70’lik dedelerin çekişmeli tavla turnuvalarına şahitlik eder Kordon.

Neredeyse her masada gazete görürsünüz.

Çok okuyan gündemi takip eden yorum kabiliyeti kuvvetli insanların diyarıdır Zonguldak.

Bir ilkokul mezununun üniversite mezununundan daha bilgili olduğuna bile şahit olursunuz.

Kordondan 3-4 km kadar düz devam ettiğinizde sizi eşsiz manzarası, doğasıyla Liman arkası karşılar. Adı gibi bildiğiniz limanın en ucu yani.

Sahil burada bitti dediğiniz yerde farklı bir dünyanın içinde bulursunuz kendinizi.

O üzerinde piknik yapmanıza dahi imkan veren büyük kayalar, senfoni orkestrası edasıyla size şarkılar mırıldayan o dalgalı deniz ve gün batımının denize bıraktığı o kızıl manzara sizi sizden alır. Saatlerin nasıl geçtiğini anlamazsınız bile.

Mutlaka gidilecekler listesine eklenmesi gereken muhteşem yerdir liman arkası.

Benim de büyüdüğüm, yüzmeyi öğrendiğim, halen memlekette vaktimin büyük bölümünü ayırdığım yerdir liman.

Hele ki tadı damağınızda kalacak meşhur köftesini de yerseniz müdavimi olacağınıza eminim.

Eee limanı da bitirdik, Zonguldak’a bir de kuş bakışı bakmak isteriz derseniz eğer Fenerin yolunu tutun derim. Çünkü orada uçsuz bucaksız bir deniz manzarası sizi bekliyor olacak.

Üstelik de limandan kömürleri taşımak için yapılan tünelleri kullanarak kısa sürede ulaşmanız da mümkün.

Ağaçların yapraklarını uzattığı yollar ve deniz manzarasını izlerken yüzünüze vuran ılık rüzgar ruhunuza şifa olacaktır.

Yine aynı yerde yer alan Aşıklar Tepesi de adı gibi aşıkların buluşması noktası. İllaki gittiğinizde orada aşıklar olacaktır. Bu bir şehrin ritüeli gibidir.

Yanınızda sevgiliniz olmasa da siz kendinize olan aşkınızla orada olun ve doğaya kendimi çok seviyorum diye haykırın derim. Ben yaptım muazzam motive oluyor insan.

Bu arada sanmayin ki Zonguldak’ın gezilecek görülecek yerleri bu kadar. Ben sadece size 15 km’lik bir güzergah çizdim bu yazımda.

İzmit’ten kendi aracınızla en fazla üç saatte varacağınız bu küçük ama doğa harikası şehri günü birlik gezebilesiniz diye bu rotayı verdim.

Ama ben bir kaç gün kalırım, daha fazla yer gezmek, bu şehri daha iyi tanımak istiyorum derseniz.

Ilıksu, Değirmenağzı, Kozlu, Kapuz, Filyos plajlarını, Gökgöl Mağarası’nı, Maden Müzesi’ni, Danaağzı Tabiat Parkı’nı da gezin derim.

He bir de gelmeden Yılmaz Erdoğan’ın yönettiği memleketimin iki şairinin hayatını anlatan Kelebeğin Rüyası filmini izlemenizi tavsiye ederim.

Hem çekimlerin yapıldığı yerlerle ilgili fikriniz olur.

O zaman ne yapıyoruz Kelebeğin Rüyasındaki şehirde buluşuyoruz.

Sağlıkla kalın. Görüşmek üzere…

©2024 Anadolu Gezi Rehberi

veya

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

veya

Create Account