Dünyanın bilime, bilimin kadınlara ihtiyacı var. Şimdi her zamankinden daha fazla! Türk Bilim Kadınları, 4 yıldır üstüste Uluslarası Yükselen Yetenek seçilerek başarılarımızı dünyaya kanıtlıyor. İnsanlık için önemli projeler üzerinde çalışan, her biri üniversitelerdeki araştırmalarını sürdüren 40 yaş altındaki 6 genç bilim kadını; psikoloji, matematik, tıp, malzeme bilimi, biyoloji, kimya gibi pek çok alanda umut veren çalışmalar gerçekleştiriyor. Bu haftaki röportajımızı, dokunduğumuz dünyayı ekrana taşımayı hedefleyen genç bilim kadınlarından Dr. Dicle Dövencioğlu ile yaptık.

 

Dünyamız, 2020 yılı itibariyle daha önce hiç deneyimlemediği, etkilerinin bu denli güçlü olacağını tahmin edemediği, rehberi ve yol haritası olmayan zorlu bir dönemi yaşamaya başladı. Hepimiz biliyoruz ki bu yeni dönemle birlikte bilime, her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuluyor. L’Oréal, bilim alanında kadın araştırmacıları desteklemek, mükemmelliği ödüllendirmek, genç ve yetenekli bilim kadınlarının tanınmalarını sağlamak amacıyla UNESCO iş birliğiyle “Bilim Kadınları İçin” programını yürütüyor. Dünyada 22. ve Türkiye’de 18. yılını geride bırakan program, köklü geçmişiyle kadınların bilime katkısını destekliyor ve bilimde cinsiyet eşitliğine dikkat çekerek rol modeller yaratılmasına katkı sağlıyor. L’Oréal-UNESCO “Bilim Kadınları İçin” programının Türkiye ayağında ödül almaya hak kazanan 2020’nin bilim kadınları geçtiğimiz hafta belirlendi. 6 Türk bilim kadını, kapsamlı ve gelecek vadeden ilham verici çalışmalarıyla ödüle layık görüldü. L’Oréal Türkiye’den 75 bin TL ödül kazanan bilim kadınları, akademik özgeçmişleri, projelerinin bilime yaptığı katkı, uygulanabilirliği, sürdürülebilirliği ve bilimsel yeniliği gibi kriterler göz önüne alınarak, bağımsız UNESCO jürisi tarafından seçildi. Bilim kadınlarının desteklenmesi amacıyla yürütülen program kapsamında UNESCO bağımsız jürisi tarafından belirlenen 6 bilim kadını, L’Oréal Türkiye’den araştırmalarında kullanmak üzere 75.000 TL destek almaya hak kazandı.

 

 

Projeleriyle bilimin geleceğine ışık utan genç bilim kadınları
Projeleriyle bilimin geleceğine ışık utan genç bilim kadınlarının isimleri ve projeleri hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum: Dokunduğumuz dünyayı ekrana taşımayı hedefleyen Orta Doğu Teknik Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Dicle Dövencioğlu, zehirli gazları tespit eden sensörlerle hayati tehlikelerin önüne geçmeyi hedefleyen TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Malzeme Enstitüsü Sensör Teknolojileri Proje Grubu’nda Başuzman Araştırmacı olarak görev yapan Doç. Dr. Dilek Dündar Erbahar, kansere dönük özellikle önleme, erken teşhis ve tedaviler açısından değerli sonuçlar üretmeyi hedefleyen, geliştirdiği yöntemle karaciğer kanserinin nedenlerini ortaya koyan Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Biyoinformatik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. İdil Yet, yumurtalık kanserinde ilaç direnci mekanizmalarını ortaya çıkararak bu hastalıkla karşılaşan bireylerin yaşam kalitesinin yükseltilmesini, ekonomik ve sosyal hayata aktif ve sağlıklı bir şekilde katılımlarının sağlanmasını hedefleyen, literatürde bir ilk olma özelliği taşıyan projesiyle Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. İrem Durmaz Şahin,  günümüzde bilinen bir tedavisi bulunmayan Romatoid Artrit hastalığına yönelik, farklı mekanizmalar üzerinde etkili, daha etkin ve hedefleme yöntemi ile daha az yan etkiye sahip bir nano ilaç geliştirmeyi hedefleyen projesiyle Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Nazar İleri Ercan, 70 yılı aşan bir süredir çözülemeyen “Kakutani Sanısı” matematik problemi üzerine çalışıyor ve birçok disiplin arasında bağlantı (özellikle kuantum bilgi sistemleri) kurarak yeni ortak çalışmaların doğmasına imkan yaratmayı hedefleyen bir ilk olan projesiyle Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü’nden Doç. Dr. Nazife Erkurşun Özcan.

 

 

L’Oréal ve UNESCO işbirliğiyle gerçekleşen, dünyada 22. ve Türkiye’de 18. yılını geride bırakan program ile ilgili olarak sizlere kısaca bilgi verdikten sonra şimdi de sizleri, 2020’nin 6 Türk Bilim Kadını’ndan biri olan Orta Doğu Teknik Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Dicle Dövencioğlu ile yaptığımız röportajla  başbaşa bırakmak istiyorum:

 

Başarı hikayenizi kısaca anlatabilir misiniz?
Lisans Derecemi ODTÜ Matematik Bölümünden aldıktan sonra Yüksek Lisans çalışmalarını yapmak için ODTÜ Enformatik Enstitüsü Bilişsel Bilimler programına başladım. 2000’lerin başında yapay zeka furyası hepimizi etkilemişti, o yüzden yüksek lisans sırasında bu konuyla ilgili felsefe, dilbilim, bilgisayar dersleri aldım. Daha sonra Ingiltere’den aldığım bursla doktoramı Birmingham Üniversitesinde görsel algı ve sinirbilim konularında yaptım. Beyin görüntüleme tekniklerinden biri olan fonksiyonel MR’ı kullanmaya orada başladım ve dönüşte Bilkent Üniversitesindeki Ulusal Manyetik Rezonans Araştırma Merkezi’nde çalıştım. Bu sırada ve akabinde Almanya’da çalışırken İngiltere, Almanya, Fransa, Hollanda, ve İsrail’den araştırmacılarla görsel ve dokunsal materyal algısı üzerine ortak çalışmalar yapma fırsatım oldu. Birkaç ay önce de ODTÜ’de bir algı laboratuvarı kurmak hevesiyle göreve başladım.

 

Bağlı olarak çalıştığınız üniversitenin ismi? Biriminiz? Ünvanınız nedir?
2020 Şubat ayından beri Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Psikoloji Bölümünde Doktor Öğretim Görevlisiyim.



 

Çalışmakta olduğunuz bilim alanını ve niçin bu alanda çalışmayı seçtiğinizi birkaç satırla açıklar mısınız?

Psikoloji bölümünde davranışsal ve beyin görüntüleme deneyleri aracılığıyla algı çalışmaları yapıyorum. Ama bilgisayar grafikleri, makine öğrenme algoritmaları kullanmamız açısından mühendislik yöntemlerinden faydalanıyoruz ve sinirbilim teorilerini çalışıyoruz; bu yüzden disiplinlerarası bir alandayım. Beynin nasıl işlediğini anlamak mühendisin de psikoloğun da merakını cezbettiği için çeşitli bilim alanlarından beyin konusunda harika çalışmalar var, bu çalışmaların birbirini beslemesi herkes gibi gibi benim de ilgimi çekiyor. Araştırmamın başlığını da akışkan malzemelerin yumuşaklık algısındaki çok boyutluluk olarak seçtim.

 

Araştırmanızın sonunda hangi sorunu çözmeyi hedefliyorsunuz? Bunun neden önemli olduğunu düşünüyorsunuz?
Malzemeleri tanımak hayatta kalmak için bile önemli! Yoksa masadaki plastik muzlarla beslenmeye çalışabilirdik. Özellikle dokunduğumuz malzemelerin yumuşak olması ne demek onu anlamaya çalışıyoruz. İpek bir kumaş da bir kumsal da veya bir hamur da yumuşak olabilir ama doğal olarak üçü de birbirinden farklı malzemelerdir. Yumuşaklık algımızdaki boyutları tanımlamak istiyoruz. Alacağınız gömleğin kumaşından domatesin sertliğine kadar günlük hayatımızda bir çok kararı etkileyen bir algı bu.

 

Yaptığınız araştırma, topluma hangi yönleri ile nasıl bir katkı sağlayacak?
Akıllı sistemler artık her yerde, telefonlar yüzümüzü tanıyor ya da şoförsüz araçlar nesne tanımayı az çok öğrendiler ama bu nesnelerin hangi malzemeden yapıldığını tanımayı henüz çok çözemedik. Malzemeleri nasıl algıladığımızı anlarsak belki robotlar sadece sert metallerle araba yapmayacaklar ama yumuşak malzemelerle de çalışacaklar; hatta belki dokunmatik ekranların yerini hissetmatik ekranlar aldığında internetten sipariş ettiğimiz gömleğin kumaşını ellemek mümkün olacak.

 

 

 

Benzer araştırmaların dünyada geldiği nokta nedir? Araştırmanız dünyada bir ilk mi olacak?
Serbest el hareketlerini çalışan yok bildiğim kadarıyla, pasif ve kumaş gibi dokularla pürüzlülük çalışılıyor. Genel olarak gündelik malzemelerin aktif yumuşaklık algısını ilk defa JLU Giessen, Almanya’daki çalışma arkadaşlarımla birlikte araştırdık. Şimdi de bunu akışkan malzemelerle ilk defa burada çalışacağım.

 

Uygulamaya ne zaman geçebileceğinizi düşünüyorsunuz?
Bu sene işler biraz yavaş ilerliyor, önce laboratuvarda viskozite ölçümleriyle başlayıp önümüzdeki sene öğrenciler tekrar kampüsü doldurduklarında davranışsal deneyleri yapmayı umuyorum.

 

Bir bilim kadını olarak profesyonel hayatınızda zorluklarla karşılaştınız mı, bunlar nedir, nasıl üstesinden geldiniz?
Tabii ki göçmen öğrenci ve çalışan olup düzenli olarak vize stresi yaşamak hepsinin önündedir, bu uygulamalar umarım en kısa zamanda iyileşir. Yurt dışında bir AB vatandaşının üç katı okul ücreti vermek zorunda kalmıştım, bursum yetmediği için -çok şanslıyım ki- ailem yardım etti, ben de ek işlerde çalıştım. Genç bir kadınken akademide kendinizi ispatlamak için daha çok çalışmak zorunda kalıyorsunuz. ‘Yapamazsın, olmaz’ anlamına gelen bir tavsiye aldığımda genelde işe neden yapılamayacağını araştırarak başladım ve bir kaç kez yapılabileceğini gördüğüm de oldu.  Çok şanslıyım, ailem çok destek oldu; harika akıl hocalarım oldu, onlardan öğrendiklerimi umarım başkalarına aktarabilirim.

 

Bilimsel eğitim: sizce bugün bilim, genç öğrenciler için yeterince çekici ve tercih edilebilir bir meslek mi?
Psikoloji her zaman olduğu gibi popüler bir alan, üniversite tercihlerinde ilgi artıyor. Karşılaştığım öğrenciler meraklı ve hevesli, bu beni çok mutlu ediyor. Geleneksel olarak klinik ve sosyal uygulamalar tercih etseler de, öğrencilere teknoloji şirketlerinin de psikoloji mezunlarına ihtiyacı olduğunu göstermek istiyorum: tüketici algılayamadıktan sonra en parlak telefon ekranını üretmenin bir faydası yok.

 

Türkiye’de ve Dünya’da bilimin ve bilim alanında çalışanların desteklenmesi açısından karşılaştırma yaptığınızda, ülkemiz açısından öne çıkan ilk üç önemli avantaj ve dezavantajı söyleyebilir misiniz?
Türkiye’de bilime ayrılan bütçe gördüğüm diğer ülkelerle kıyaslanamayacak kadar küçük. Ekonomik büyümede temel bilim çok önemli, ama bu gerçek ülkemizde daha az anlaşılmış gibi geliyor bana. Uygulamalı bilim dalları bile yurtdışına kıyasla daha az desteklenirken teorik bilimlerin aldığı destek daha da düşük. Oysa ki teoriyi anlamadan uygulama geliştirmemiz mümkün değil. Son olarak da araştırma haricinde hocaların üzerindeki yük ülkemizde daha fazla, bir araştırma üniversitesinde kaynaklar azalırken kontenjanların (öğrenci sayısının) artması büyük bir dezavantaj. Bunun yanısıra, Türk öğrencisinin yeri ayrıdır, bir çoğu özveri ile çalışıyor, tabii üniversitede ailelerinden destek almalarının da çok etkisi var. Eğitimin standardının yüksek olmasıyla beraber öğrencilerin hedefleri de iddialı. İkincisi, teknik üniversitede olmam disiplinlerarası çalışmak istediğim için büyük avantaj. Hem çok çeşitli hem de köklü laboratuvarların olduğu bir kurumdayım.

 

L’Oréal Türkiye’nin “Bilim Kadınları İçin” Programı’nı nasıl duydunuz? Burslar hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu ödül çalışmalarınıza nasıl destek olacak? Araştırmanızı sürdürmenizde size ciddi bir açılım sağlayacak mı?
Ana akım medyada kadınlarla ilgili haberler ne yazık ki çoğunlukla negatif. Toplumdaki cinsiyet eşitliğine, bilim kadınlarını destekleyerek verdikleri katkıdan dolayı L’Oréal’e ve bunu aktaran basına çok teşekkür ediyorum. Benim için en özel kısmı yeni labımı kurarken aldığım ilk desteğin L’Oréal Türkiye’nin “Bilim Kadınları İçin” Programı’nda olması, bana öyle geliyor ki bu teşviği uzun yıllar sonra da hatırlayacağım. Mali desteğin yanısıra yaptığımız işlerin tanıtımı açısından da çok önemli ve yeni işime hızlı başlamamı sağlıyor bu ödül.

 

Biz de değerli Loreal Türkiye ailesine ve başarılarıyla gurur duyduğumuz genç bilim kadınlarından Sayın Dr. Dicle Dövencioğlu’na teşekkürlerimizi sunuyoruz. 

 

 

 

©2025 Anadolu Gezi Rehberi

veya

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

veya

Create Account