Kadir İnanır ve Necla Nazır’ın başrollerinde oynadığı Alev isimli filmin en başında şöyle bir yazı çıkar: Bu filmin çekimi sırasında değerli yardımlarını gördüğümüz başta balıkçı reisi Fahri Kahya olmak üzere, bütün İzmit Ereğlisi halkına ve Karamürselli sayın Tarık Bağdat’a teşekkür eder Acarlar Film.
İşte bu film beni tam 20 yıl önceye götürdü. O zamanlar Kocaeli’de gazeteler renkleriyle anılırdı. Birçok gazetesinde çalıştığım şehrimin benim için en değerli gazetelerinden biri olan Kırmızı Kocaeli’de çalıştığım ekibi unutmam mümkün değil. En sevdiğim okullardan biri oldu Kırmızı Kocaeli.
Değerli büyüğüm Tarık Bağdat ile de 2000’li yılların başında tanışmıştım. Editörlüğünü yaptığım Kocaeli Gazetesi namıdiğer Kırmızı Kocaeli’nin köşe yazarlarından biriydi Tarık Bağdat. Haftada bir telefonla konuşurduk kendisiyle ve sohbetimizden büyük keyif alır, yepyeni bilgiler öğrenirdim. Şanslıydım çünkü, Karamürsel’in tarihini çok iyi bilen ender kişilerden biriydi Tarık Bağdat. Nurlarda uyusun.
Alev nefis bir film izlemediyseniz muhakkak izleyin. 1975 yılında çekilmiş filmde, bizim Ereğlimizin nasıl özel bir sahil kasabası olduğuna şahit olacaksınız. Ereğli’deki yeşilçam filmlerine konuk olan konaklar bugünlerde bir bir onarımdan geçiyor. Size bahsettiğim Alev filminin çekimleri Çıpalı Konak’ta yapılmış. Hal böyleyken gelin birlikte Ereğli’ye özgü evleri birlikte inceleyelim:
Yatay mimari evler
Seloz mimari tipi evleri var Ereğli’nin. Yatay mimari evleri, bugünlerde nasıl da özlem duyduğumuz yapılar bunlar. Bu ev tipleri iki çeşit olurmuş kerpiç olanlar ahşap arası tuğla dışı saman çamur sıvama ile yapılırmış. Diğeri ise zengin evi olarak tabir edilir, daha modern teknik ilerlemiş ev tipi olarak, tuğla dışı sıvama olarak yapılırmış. İşte bu yapılar bu bölgenin mimari tarzını oluşturmuş. İznik yerleşkesinin ustaları Ereğli’de de benzer evler yapmışlar. Daha ileri safhada da İstanbul’da aynı tarz evler yapılmış. Bu ev tipleri önce Rum ustalar tarafından yapılmış. Daha sonra Yörük ev tipi olarak Türk Mimarisi’ne girmiş. Genelde zengin evleri bu tarz, daha halk tipleri ise samanlı toprak sıvama yapılırmış. Bir arkeolog ve sanat tarihçisi değerli Bilgutay Bağdat’tan aldığım mini bilgiler böyle efendim.
Ereğli’nin tarihi
Hazır söz Ereğli’nin evlerinden açılmışken, bu evlerde kimler yaşamış, ne anılar biriktirmişler acaba diye düşünürken. Sevgili büyüğüm, Tarık Bağdat’ın değerli evladı Bilgutay Bağdat’la sohbet etmeye başladık. Ereğli’nin tarihini kendisinden dinledim. İşte aldığım notlar: Ereğli, İzmit Körfezi’nin güney sahilinde, Ulaşlı’nın batısında, Karamürsel’in doğusunda yer alır. İsmi, Bizans İmparatoru Herakleios (575-641)’a izafeten Herakleia iken Osmanlılar tarafından fethedildikten sonra Ereğli’ye dönüşmüş. Osmanlı fethinden önce Marmara bölgesindeki halkın büyük kısmı yerlerini terk ederek İstanbul’a ve adalara gitmişler ise de, sahil köylerden sadece Ereğli ve Gonca köylerinin ahalisi topraklarını terk etmemişler.
Konuklu Köyü
Tapu Tahrir Defterleri’ne bakıldığında ise, önceleri Ereğli halkının büyük kısmının Rum olup Türkler’in azınlıkta olduğu görülür. Ancak sonraları gerek köyün asayişini temin ile görevlendirilen yeniçeriler ve bunların aileleri, gerek yurdun çeşitli yerlerinden gelen insanlar,gerekse Tepeköy’ün yaklaşık 2 kilometre doğu, Aşağı Ereğli’nin yaklaşık iki kilometre güney istikametinde bulunan ve halkının tamamı Türkler’den müteşekkil olan Konuklu Köyü’nün halkı Ereğlililer’in söylediğine göre takribi iki asır evvel toprak kayması yüzünden yurtlarını terk ederek aşağı Ereğli’ye inmeleriyle burada Türk nüfus yoğunlaşmış.
Ereğli-i Bala nam-ı diğer Tepeköy
Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan çeşitli tasniflerde mevcut vesikalardan öğrendiğimize göre Ereğli-i Bala (Yukarı Ereğli) ve Ereğli-i Zir (Aşağı Ereğli) olmak üzere iki Ereğli köyü bulunmaktadır. Bazı vesikalarda “Ereğli-i Bala nam-i diğer Tepeköy” kaydından anlaşıldığı üzere, günümüzde Tepeköy denilen köye eskiden – hiç değilse resmi belgelerde Ereğli-i Bala denilmekte imiş.
Orhan Gazi’nin kumandanlarından Kara Mürsel Alp
İzmit Körfezi’nin güney sahillerinin, Orhan Gazi’nin kumandanlarından Kara Mürsel Alp tarafından 1326 yılında fethedilmesinden itibaren Oğuz boylarına mensup çeşitli aşiret, oymak ve cemaatler tarafından iskan olunduğunu bilinmektedir. Bu iskanın hemen hepsi daha önceleri meskun bulunan sahalarda olmuş; yeni köylerin teşekkülü ise çok sonraları vuku bulmuş.
Karamürsel gelişerek Kocaeli vilayetinin Üsküdar kazasına bağlı bir nahiye olur
Kanuni döneminde Ereğli Köyü’nün ilk idari mercii Yalova iken, Karamürsel’in gelişerek Kocaeli vilayetinin Üsküdar kazasına bağlı bir nahiye statüsünü kazanmasından itibaren -bu hususta görebildiğim en eski arşiv vesikası 1591 tarihlidir oraya bağlanmış ve günümüze kadar ayni durumunu korumuş. Mülki yapıda yapılan düzenlemeyle, Karamürsel 15.08.1840 tarihinde Üsküdar’dan ayrılarak İzmit kazasına bağlanmış.
Kocaeli sancağının ilk beyi olan Orhan Gazi’nin oğlu Gazi Süleyman Paşa
Aşağı ve Yukarı Ereğli (Tepeköy) köyleri,1530 tarihli ve 438 numaralı Tapu Tahrir defterinde ve diğer defterlerdeki kayıtlarda görüldüğü üzere, Kocaeli sancağının ilk beyi olan Orhan Gazi’nin oğlu Gazi Süleyman Paşa tarafından İznik’te yaptırmış olduğu camiine vakfedilmiş ve bu durum asırlar boyu devam etmiş. Konuklu köyü ise sipahi tımarıdır.
Geçimlerini bağcılık ve balıkçılıkla temin eden Ereğli ahalisi
Geçimlerini ağırlıklı olarak bağcılık ve balıkçılıkla temin eden Ereğli ahalisi, ekonomik zorunluluk dolayısı ile İstanbul ile yoğun bir münasebet de bulunmuş olmasından dolayı, payitahtın zengin kültürel değerleri buraya da aksetmiş ve birçok medeni eserler meydana getirilmiş. Ancak bunlar çeşitli sebeplerle tahribe maruz kaldığından günümüze az bir miktarı intikal edebilmiş.