Adilcevaz Mucizeler Manastırı

Adilcevaz Mucizeler Manastırı’ndan Kan Kardeşliği’ne giden yolda, Van Gölü kıyılarına hakim Kef Kalesi’ni gezerken,  uzaklarda hayal meyal görünen bir yapı ilgimi çekiyor. Mihmandarım Faysal Bey’e soruyorum. Mucizeler Manastırı olduğunu öğreniyorum. Manastırlar, insanların nefislerini köreltmek, bilgeliği ve alçakgönüllülüğü öğrenebilmek uğruna bütün dünya nimetlerinden ellerini, ayaklarını çektikleri mekanlar. Kan kardeşliğinin anavatanı Adilcevaz’da, Mucizeler Manastırı’ndan kan kardeşliğine giden yol üzerinde yürürken heyecanlanmadan edemiyorum. Düşün peşime heyecanıma ortak olun bugün de birlikte Mucizeler Manastırı’nı gezelim.

Adilcevaz Mucizeler Manastırı’na yolculuk

Adının neden Mucizeler Manastırı olduğunu zor ve geçit vermez engebeli arazide yol alıp, manastıra varınca anlıyorum. Çünkü, 8. yüzyılda bu yapının Bitlis Adilcevaz‘ın 6 kilometre kuzeybatısındaki Kef Kalesi’nin bulunduğu yamacın batı tarafındaki tepenin üzerine yapılması mucize olsa gerek.

Çalağan Çayı’nın geçtiği vadinin Adilcevaz’a göre sağ yamacına inşa edilen Kef Kalesi gibi, sol yamacında bulunan Mucizeler Manastırı‘nın da o devirlerde nasıl da güzel yapılmış olduğunu görmek, insan aklının alamayacağı bir olay misali, hayretler içinde bırakıyor görenleri.

 

Düşünsenize dünyanın kültür ve inanç değerlerini keşfetmek için yolculuklara çıkıyorsunuz. Bulduğunuz bilgiler karşısında hayrete düşüyorsunuz.

 

Adilcevaz Mucizeler Manastırı’nda el yazması kitap

Doğal güzellikleri ile sizi kendine hayran bırakan Mucizeler Manastırı‘nda yere gömülü olarak bulunan büyük tunç kazan parçası İsa’nın doğumundan sonra yıkandığı leğenmiş.

Mucizeler Manastırı aynı zamanda XVI. ve XVII. yüzyıllar arasında 20 adet el yazması kitabın hazırlandığı mabetmiş.

Tüm bu öğrendiklerimiz aslında Doğu Anadolu bölgemizin turizm değerini  ortaya koyuyor.

 

Peki ya bu manastırda yaşamış insanlar? Mesela manastırlarda inzivaya çekilen insanların fiziksel olarak yaşlanmamış, ruhani bir metanet, eğitim ve hastalara şifa verme gücü kazandığına inanılırmış. Acaba ne kadarı doğru bu bilgilerin?

Adilcevaz Mucizeler Manastırı ve İskit Türkleri

Bir dönem Adilcevaz’a Kafkasya’dan gelip yerleşen İskit Türkleri, ilgimi çekiyor. Kimmiş bu İskit Türkleri derken, bir de bakıyorum ki batılıların Türkler’i Avrupa’dan atma girişimleri karşısında Türkler’in Avrupa’nın eski halkları içinde yer aldığını göstermek üzere Atatürk‘ümün ilk incelettiği eski Türk devletleri içinde ön sıralarda yer alıyor İskitliler.

Tarihin ilk dönemlerinde ortaya çıkan ve Orta Asya’dan hareketle Avrupa’ya gelen ve burada yaygın bir imparatorluk kuran İskitler’in Türk kökenli olduğu konusunda birçok tarih kaynağının birleştiğini öğreniyorum.

 

Hayretler içinde araştırmama devam ederken, Sakalar gibi İskitler de, Atatürk‘ümün zamanında belirttiği gibi, Avrupa’ya gelen ve ilk Avrupa devletini kuran Türkler olarak karşıma çıkıyor.

 

Adilcevaz Mucizeler Manastırı’nda göçebe yaşam

İskitler’de tıpkı Adilcevazlılar gibi sürekli aynı yerde yaşayamıyorlar. Ruhunda göçebelik olan halkları özellikle çok seviyorum, göçüyorlar belki ama göçtükleri yerlerden hiç vazgeçmiyorlar.

Adilcevaz’da gezerken tanıştığım Adilcevazlılar’ın çoğu göçmüş ama, yılın belli dönemlerinde kalmak için evlerini hiç bozmamışlar, Adilcevaz’dan vazgeçmemişler. dönüp dolaşıp Adilcevaz’a geliyorlar. Ne güzel bir özellik, insanın gözünün sürekli memleketinin üzerinde olması.

 

İskit toplumunda kadının yeri önemli, toplumda ve devletin üst kademelerinde kadınları görebiliyorsunuz.  Değerler zengini Adilcevaz’ın kadınlarının da çok değerli olduğunu hissediyorsunuz. Zorlu doğa koşullarında yaşayan Doğu Anadolunun kadınları da tıpkı erkekleri gibi güçlü usta yaşam savaşçıları olarak umutla karşıma çıkıyorlar.

 

Adilcevaz Mucizeler Manastırı Geleneklerinden Kan Kardeşliği

Kan Kardeşliği geleneğinin Adilcevaz‘dan çıktığını görünce şaşırıyorum. Nasıl mı olmuş bu, zamanında Adilcevaz’da yaşayan İskitliler, yemin törenleri sırasında büyük bir kaba şarap koyar, söz verecek kişilerde bileklerini keser birkaç damla kanlarından karıştırıp içerlermiş. Tıpkı Türkler gibi. Zamanla şarabın yerini kımız almış sizin anlayacağınız.

 

Seremonik bir sözleşme olan kan kardeşliğinin anavatanı Adilcevaz‘da Mucizeler Manastırı’ndan kan kardeşliğine giden yol üzerinde yürürken benim asıl merakım, canım ülkemin canım üniversitelerinin canım bilim adamlarının ne yaptığı bu konuda, acaba yapılan bir araştırma var mı? Varsa neden bu konu ciddi bir turizm değeri olarak ortaya konulmuyor.

Mucizeler Manastırı’nı gezerken adeta zamanda deryasında kayboluyorum. 1648’de Van Gölü çevresinde görülen büyük depremle tahribata uğramış, daha sonra restore edilmiş Mucizeler Manastırı‘nın etrafında hazine bulmuş gibi çılgınca dört dönüyorum. 1960 yılına kadar sağlam olan Mucizeler Manastırı 1980’li yıllarda altın arayıcıları tarafından harap edilse de hala bir mucize olup da biri gelip beni kurtarır mı, diye hepimize soruyor. İnsanlığın hizmetinde Van Gölü’nün enfes manzarasına hakim bir turizm değeri olarak yer alabilir miyim diye sabırla bekliyor. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana bitterin davulu az diyerek müsaadenizi istiyorum. Harika bir hafta sizinle olsun.

 

 

 

 

©2025 Anadolu Gezi Rehberi

veya

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

veya

Create Account